Vizyon Kuyumcu
Hakan DİNÇAY
Köşe Yazarı
Hakan DİNÇAY
 

Kayıkçı Kavgası

Ankara’da yaşayanlar iyi bilir. Gençlik parkımız vardı. (Hala var, hala giden gelen olur gençlik parkına). Sene 1978-1980 yılları, yaşımız o zamanlar 14-15 ... Mahallede bir arkadaşım vardı. Okuldan çıkar eve gider derslerimizi ve ödevlerimizi bitirdikten sonra kalan zamanda gençlik parkına gezmeye giderdik. Gene bir gün yine arkadaşımla gençlik parkında geziyoruz. Cebimiz de de az bir para var. Farklı bir şey yapalım dedik. İkimiz de cebimizdeki bütün paraları çıkardık. Arkadaşımın aklına parlak bir fikir geldi. -Hadi gel, bizde olan parayla bir sandal kiralayalım gençlik parkının göletinde sandalla gezelim dedi. -Ama şimdiye kadar hiç sandala binmedik ve kürek çekmedik ki, nasıl süreceğiz sandalı. -Canım kolay iş baksana gölette herkes nasıl sürüyorsa bizde öğle sürelim. -Ama ya beceremezsek -Aman ya sende amma korkaksın, öğreniriz, dedi. Arkadaşım beni bir şekilde ikna etti. Üzerimizde olan para ile sandal kiralama yerine gittik.  Bu işleri organize eden adama; -Sandal kiralamak istiyoruz, dedik. Elimizdeki paraları gösterdik, adam elimizdeki paralara baktı, birde bize baktı. -Bu kadar para yetmez, dedi. Tekrar bir bana bir arkadaşıma baktı. O an bize de sanki acıdı, elimizdeki az parayı kabul etti. “Tamam” dedi. Bize bir iyilik yaptı. Bize bir sandalı bir saatliğine kiralattı. Biz sandala bindik yavaş yavaş gölette açıldık. Sandalı ben çektiğim için yorulmuştum. Arkadaşım yorulduğumu anladı. -Sana yardımcı olayım, dedi. Yanıma oturdu ve öteki küreği o aldı. Bir kürek benim ötekisi onun, başladık küreklere asılmaya, ben çekiyorum o çekiyor, ama sandal bir türlü gitmiyor. Gitmediğimiz gibi olduğumuz yerde dönüyoruz. Bir şeyleri yanlış yapıyoruz ama neyi... Sandalın içinde debelenirken yanlış yaptığımızı anlamıyoruz. Sonra dışarıdan biri bize seslendi. -Gençler; yanlış kürek çekiyorsunuz, sen sağa çekiyorsun, yanındaki sola çekiyor o yüzden sandal gitmiyor. Olduğunuz yerde dönüyorsunuz. Sonra ikimiz de organize olduk. Kürekleri aynı yönde çevirdik sandal dümdüz gitmeye başladı. İki kişi organize ve anlaşarak hareket edince diğer sandallardan daha hızlı gitmeye başlamıştık. Sandalı hareket ettiremeyişimizden dolayı o gün çevredeki insanlardan çok utandım.  Her işte bir hayır vardı. O gün gerçekten çok iyi anlamıştım kayıkçı döğüşünün neden insanları bir yere götürmediğini. O günden sonra pratik olarak yaşadığım kayıkçı döğüşünü hiç bir zaman teorik anlamda yaşamadım yada insanları yaşatacak duruma getirmedim. Eşler arasında olsun, işler arasında olsun, dediğim dedik hareketler, her zaman etki-tepki yasasını doğurur. Etki-tepki yasasının ikinci aşaması kuru inat. Bir çok arkadaşım, bir çok tanıdığım; kuru inat yüzünden ya işleri batmıştır yada yuvaları yıkılmıştır. Tıpkı kayığın küreklerini farklı yönden çekmeleri gibi. Biri bir taraftan diğeri öteki taraftan, kürekleri çek kan ter içinde kal. İki tarafta yıpransın yorulsun bitsin. Sonra bir bakıyorsunuz bir arpa boyu yol ilerlenmemiş. Yazık değil mi?   İnsanlar birbirlerine bilgilerini empoze etmeye çalışırken inat edip benim yaptığım doğru seninki yanlış diye ısrar etmeye başlıyor. İnatlaştıkça iki tarafta birbirlerine duvar örüyor, duvarlar büyüyor ve labirent haline geliyor. İki kişi o labirentin içine giriyor zamanla ikisi de labirentte kayboluyor. İkisi de aynı seviye de  oluyor, hiç birinin birbirinden farklı kalmıyor. İnat ve sinir zaman geçtikçe labirentin duvarlarını sertleştiriyor.  Düşüncelerinde veya isteklerinde inat eden iki kişi kendi dertlerine düştükleri için etrafta olan biteni de fark etmiyor. Çevresindeki insanları onlara bakarak sadece tebessüm ediyorlar. İnat yanında olumsuz duyguları da davet ediyor. Olumsuzluk sinirle birleşiyor ve iş şirazesinden çıkıyor. Şunu lütfen unutmayınız: İnat, etki ve tepkiyi oluşturduğunda doğru bir amaca hizmet etmemeye başlar. İki taraf içinde ilerlemeyi engeller, ilişkileri de zedeler. Her iki taraf da haklı olduğunu sansa bile, eğer ortak bir noktada buluşulmazsa sonuç hep hüsran olur. Bu durumun önüne geçebilmek için karşılıklı uzlaşma kültürü çok önemlidir. Gereksiz tartışmalar, ille benim dediğim doğru, sürekli ben bilirim, ben doğrusunu yaparım anlayışı, her zaman karşıt düşünceyi beraberinde getirir. Biz o gün gençlik parkında, kürekleri yanlış kullandığımız için olduğumuz yerde döndük durduk. Sonra biri bizi uyardı ve kendimize geldik. Gerçek hayatta kürekleri yanlış kullandığınızda kimse sizi uyarmaz, kayığınız su almaya başlar sizde fark etmezsiniz, ta ki uçsuz bucaksız denizde suyun göz hizasına geldiğini görene kadar ama o zamanda iş işten geçmiştir artık. Yol yakınken küreklerinizi aynı yönde kullanın o zaman yürekleriniz aynı atacaktır. Denenmiş görülmüştür.      
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2025 -Cuma
Hakan DİNÇAY

Kayıkçı Kavgası

Ankara’da yaşayanlar iyi bilir. Gençlik parkımız vardı. (Hala var, hala giden gelen olur gençlik parkına). Sene 1978-1980 yılları, yaşımız o zamanlar 14-15 ...

Mahallede bir arkadaşım vardı. Okuldan çıkar eve gider derslerimizi ve ödevlerimizi bitirdikten sonra kalan zamanda gençlik parkına gezmeye giderdik. Gene bir gün yine arkadaşımla gençlik parkında geziyoruz. Cebimiz de de az bir para var. Farklı bir şey yapalım dedik. İkimiz de cebimizdeki bütün paraları çıkardık.

Arkadaşımın aklına parlak bir fikir geldi.

-Hadi gel, bizde olan parayla bir sandal kiralayalım gençlik parkının göletinde sandalla gezelim dedi.

-Ama şimdiye kadar hiç sandala binmedik ve kürek çekmedik ki, nasıl süreceğiz sandalı.

-Canım kolay iş baksana gölette herkes nasıl sürüyorsa bizde öğle sürelim.

-Ama ya beceremezsek

-Aman ya sende amma korkaksın, öğreniriz, dedi.

Arkadaşım beni bir şekilde ikna etti. Üzerimizde olan para ile sandal kiralama yerine gittik.  Bu işleri organize eden adama;

-Sandal kiralamak istiyoruz, dedik.

Elimizdeki paraları gösterdik, adam elimizdeki paralara baktı, birde bize baktı.

-Bu kadar para yetmez, dedi.

Tekrar bir bana bir arkadaşıma baktı. O an bize de sanki acıdı, elimizdeki az parayı kabul etti. “Tamam” dedi. Bize bir iyilik yaptı. Bize bir sandalı bir saatliğine kiralattı.

Biz sandala bindik yavaş yavaş gölette açıldık. Sandalı ben çektiğim için yorulmuştum. Arkadaşım yorulduğumu anladı.

-Sana yardımcı olayım, dedi.

Yanıma oturdu ve öteki küreği o aldı. Bir kürek benim ötekisi onun, başladık küreklere asılmaya, ben çekiyorum o çekiyor, ama sandal bir türlü gitmiyor. Gitmediğimiz gibi olduğumuz yerde dönüyoruz. Bir şeyleri yanlış yapıyoruz ama neyi... Sandalın içinde debelenirken yanlış yaptığımızı anlamıyoruz.

Sonra dışarıdan biri bize seslendi.

-Gençler; yanlış kürek çekiyorsunuz, sen sağa çekiyorsun, yanındaki sola çekiyor o yüzden sandal gitmiyor. Olduğunuz yerde dönüyorsunuz.

Sonra ikimiz de organize olduk. Kürekleri aynı yönde çevirdik sandal dümdüz gitmeye başladı. İki kişi organize ve anlaşarak hareket edince diğer sandallardan daha hızlı gitmeye başlamıştık.

Sandalı hareket ettiremeyişimizden dolayı o gün çevredeki insanlardan çok utandım.  Her işte bir hayır vardı. O gün gerçekten çok iyi anlamıştım kayıkçı döğüşünün neden insanları bir yere götürmediğini. O günden sonra pratik olarak yaşadığım kayıkçı döğüşünü hiç bir zaman teorik anlamda yaşamadım yada insanları yaşatacak duruma getirmedim.

Eşler arasında olsun, işler arasında olsun, dediğim dedik hareketler, her zaman etki-tepki yasasını doğurur. Etki-tepki yasasının ikinci aşaması kuru inat.

Bir çok arkadaşım, bir çok tanıdığım; kuru inat yüzünden ya işleri batmıştır yada yuvaları yıkılmıştır. Tıpkı kayığın küreklerini farklı yönden çekmeleri gibi. Biri bir taraftan diğeri öteki taraftan, kürekleri çek kan ter içinde kal. İki tarafta yıpransın yorulsun bitsin. Sonra bir bakıyorsunuz bir arpa boyu yol ilerlenmemiş. Yazık değil mi?  

İnsanlar birbirlerine bilgilerini empoze etmeye çalışırken inat edip benim yaptığım doğru seninki yanlış diye ısrar etmeye başlıyor. İnatlaştıkça iki tarafta birbirlerine duvar örüyor, duvarlar büyüyor ve labirent haline geliyor. İki kişi o labirentin içine giriyor zamanla ikisi de labirentte kayboluyor. İkisi de aynı seviye de  oluyor, hiç birinin birbirinden farklı kalmıyor. İnat ve sinir zaman geçtikçe labirentin duvarlarını sertleştiriyor.  Düşüncelerinde veya isteklerinde inat eden iki kişi kendi dertlerine düştükleri için etrafta olan biteni de fark etmiyor. Çevresindeki insanları onlara bakarak sadece tebessüm ediyorlar. İnat yanında olumsuz duyguları da davet ediyor. Olumsuzluk sinirle birleşiyor ve iş şirazesinden çıkıyor.

Şunu lütfen unutmayınız: İnat, etki ve tepkiyi oluşturduğunda doğru bir amaca hizmet etmemeye başlar. İki taraf içinde ilerlemeyi engeller, ilişkileri de zedeler. Her iki taraf da haklı olduğunu sansa bile, eğer ortak bir noktada buluşulmazsa sonuç hep hüsran olur. Bu durumun önüne geçebilmek için karşılıklı uzlaşma kültürü çok önemlidir.

Gereksiz tartışmalar, ille benim dediğim doğru, sürekli ben bilirim, ben doğrusunu yaparım anlayışı, her zaman karşıt düşünceyi beraberinde getirir.

Biz o gün gençlik parkında, kürekleri yanlış kullandığımız için olduğumuz yerde döndük durduk. Sonra biri bizi uyardı ve kendimize geldik. Gerçek hayatta kürekleri yanlış kullandığınızda kimse sizi uyarmaz, kayığınız su almaya başlar sizde fark etmezsiniz, ta ki uçsuz bucaksız denizde suyun göz hizasına geldiğini görene kadar ama o zamanda iş işten geçmiştir artık.

Yol yakınken küreklerinizi aynı yönde kullanın o zaman yürekleriniz aynı atacaktır.

Denenmiş görülmüştür.

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve samsunetikhaber3.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.