AKP iktidarını bir dönem daha devam ettirebilmek için yasal veya yasadışı her şey yapılıyor.
Gelecek seçimde AKP ye seçim kaybı yaşatma ihtimali taşıyan tüm alternatifler birer birer ortadan kaldırılıyor. Buna karşın AKP nin iktidar süresini uzatacak her alternatif; DEM ile ortaklık ve Otuz Bin insanımızın katili Apo dan medet ummak dahil, etik olup olmadığına aldırış etmeden her şey yapılıyor.
Önce CHP’li Belediye Başkanları ve belediye yetkililerini hedefe alan yolsuzluk operasyonları ile CHP’nin güvenilir bir siyasi parti olmadığı algısı oluşturuluyor. Belediye Başkanları gözaltına alınıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Ekrem İmamoğlu ile başlayan saf dışı bırakma eylemi, şimdi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş' a kadar uzanmış görünüyor. İnsan ister istemez sıra kimde diye düşünmekten kendisini alamıyor. Burada önemli olan, belediyelerde yolsuzluk yapılıp yapılmadığından ziyade; eylemlerin rakipleri saf dışı bırakmak sürecine hukukun alet ediliyor olmasıdır.
Bizler dahil hiç kimse yolsuzluk ve yanlışlıkların üstünün kapatılmasını istemeyiz. Ama, başta Melih Gökçek olmak üzere AKP’li belediye başkanları görevden alındı, hiç birisi hakkında hukuki bir işlem yapıldığında dair bir şey duyulmadı. AKP’li Dört Bakan yolsuzluk iddiası ile görevden alındılar ve TBMM sayısal çoğunluk kullanılarak Yüce Divana sevk edilmekten kurtarıldılar. Bunlar ayan beyan ortada iken adaletin kılıcının hep muhalefeti doğraması kamuoyu vicdanını rahatsız ediyor. Yolsuzluk yaparak tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatan kim varsa hepsi cezasının çeksin, bunda herkes hem fikir. Ama bu adalet herkes için eşit olarak kullanılsın. Bizim inancımız da bunu emrediyor.
Korkum; böyle çifte standart uygulamanın bir yerde patlak vermesi ve kamuoyu vicdanını harekete geçireceğine dair endişemdir; umudum ise her şeye rağmen, aziz milletimizde var olduğuna inandığım iman, inanç ve sağduyu ile bu fırtınanın da geride bırakılacağına olan inancımdır.
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler.
