Her milletin tarihinde bayram yapıp sevinçle kutlayacağı ak ve matem yapıp yas tutacağı kara günleri vardır.
Milli bayram günleri geçmişte yaşanan olayları anmak ve geçmişten ders çıkarmak için hatırlanır. Bir de o güzel günleri bize armağan eden büyükler rahmet ve minnetle anılır.
15 Temmuz tarihinde küresel güçlerin teşvik ve desteği ile tarihi bir ihanet girişimi ve bu ihanete karşı İki Yüz Elli den fazla yürekli kardeşimizin canına mal olan şerefli bir direniş yaşandı. Milli iradeye karşı yapılmak istenen ihanet girişimi şanlı tarihimizde kara bir sayfa ise; bu örgüte alt yapı oluşturan veya en azından yayılmasına seyirci kalan siyasi otorite sütten çıkmış ak kaşık olabilir mi?
Bu ihanetin baş sorumlusu devletten her türlü desteği almış.
* Milli Eğitim sistemimiz onlara teslim edilmiş,
* Dershanelerine devam eden çocuklar hile yolu ile ülkenin en güzide okullarına yerleştirilmiş.
* Okulu bitirenlere resmi görev ve kurumlarında çok çabuk yükselme imkanı tanınmış.
* Devletin en kilit kadroları onlara emanet edilmiş,
* Kilit kadrolara özel yetkilerle atanan militanlara kurşun geçirmez zırhlı araçlar tahsis edilmiş,
* Bunlar Genel Kurmay Başkanını bile yargılama konumuna kadar yetkilendirilmiş,
* T.C. Genel Kurmay Başkanı bu sapkın zihniyet tarafından "Silahlı Çete Üyesi" suçlaması ile yargılanmış.
* Bunların devlet otoritesini yerle bir etmeleri görmezden gelinmiş.
* Böylesine olağanüstü yetki ile donatılan militanlar, ne halt yediklerini bildikleri için 15 Temmuz sonrası hemen yurt dışına kaçmışlar.
* Bir de "Erbakan Hoca askerden korkuyordu, bak biz paşaları nasıl hesaba çekiyoruz" diye bu çirkin işbirliği siyasi itibara çevrilmek istenmiş.
Şimdi bu aziz millete bu zulmü reva görenlere; "Bize o veriyorlar" diye bu kadar imkan verenler çok mu masumlar? Bunun kararını ileride tarih verecektir.
