Vizyon Kuyumcu

Deizm ve Ateizm Üzerine: II

Gündem 28.04.2025 - 23:05, Güncelleme: 28.04.2025 - 23:05
 

Deizm ve Ateizm Üzerine: II

Gençler , “deizm”e ve/veya “ateizm”e kayıyorlar bu bir gerçek.

Ortada bir suç veya hata varsa sorumlusu gençler mi? İnanmıyorum. Önce esasa dönelim. Yıllar önce taze gençlik çağlarımda şahit olduğum bir olay vardı. 15-17 yaşlarında ailesinin zoruyla camiye giden bir genç dönüşte, “Hoca, hikâyeler anlattı” demişti. Niçin, bilmem. Etkilenmişim ki, aklımda kalmış. Seneler geçtikçe, hikâyelerin (!) büyük bölümünün, uydurma hurafeler olduğunu, Arap kültüründen kaynaklandığını anladım. Cami hocaları, çocukluğumuzda bize anlatılan masalları anlatmaya hâlâ devam ediyorlar. İnsanlarımız da adım adım camilerden ve İslâmiyet’ten uzaklaşıyorlar. Ek olarak ortaya çıkan sahte sufiler-tarikatçı şeyhler, cami hocalarımızı mumla aratırcasına yanmayan kefenler, meleklerden cariyeler (kapatmalar) vaad ederek, Arab’ın uçkur düşkünlüğünü Türk milletine işliyorlar. Bu şartlar altındaki gençlerimiz, Türk’ün Müslümanlık anlayışını araştırmak yerine dinsizliğe-Allahsızlığa yöneliyorlar. Halbuki, kullandıkları metod, Türk İslâmı metodu: Yani, AŞK ve AKIL metodu. Reddettikleri ise Arap İslâmı: yani RİVAYET ve NAKİL. Rivayet ve nakille kendilerine dayatılan fikirleri, Aşk ve akıl süzgecinden geçiren yeni nesil, kendilerine anlatılan-dayatılan İslâm’ı yetersiz bulduklarından, dinden uzaklaşıyorlar. Yooo… Lütfen bana ayetlerin vahye dayandığından; benim Kur’ân-ı Kerîm’e rivayet dediğim gibi saçma bir demogojiye girmeyiniz. İddia ediyorum: diyanet mensuplarının en az % 95’i kutsal kitabımızın daha ilk kelimesini yorumlayamaz-anlatamazlar. Sorarsanız “Ikra” kelimesinin anlamına “oku” derler. Ardından da, “Peygamber Efendimiz, ümmî idi. Okuma yazma bilmezdi.” derler. Okuma yazma bilmeyen Peygamber Efendimize ilk emir olarak okumanın geldiğini iddia edenler, yine peygamber Efendimizin, nübüvvet öncesi “Muhammed-ül Emin” olarak tanındığını ve Mekke tüccarlarının hesaplarını tuttuğunu” söylerler. Onlara göre okuma-yazma bilmeyen Peygamber Efendimiz, Mekke’de muhasiplik yapmış. Kur’ân-ı Kerîm’de 700’den fazla ayetin düşünmekle, 350 den fazla ayetin iyi insan olmakla ve ancak % 5’i günah-ceza ile ilgili iken, konuştukları lafların yarısı, cehennem azabı, diğer yarısı da kerhaneye çevrilmiş cennette, zevk-ü sefa ve zamparalık olan, anlatılara mı inanırsınız? Hele ki onlar, “kul iradesi üzerine Allah’ın ayetlerini okumaktan imtina eden şirk ehli iken. Ve onlar: Kur’ân-ı Kerîm’in, zahirî mealinin dışında, işârî, batınî yorumlarına hiç değinmezler. Ve siz eğer bunlardan bahsedecek olursanız “zındık” damgasını yemeye hazır olmalısınız. Siz genç olsanız ve Müslümanlık size böyle anlatılsa, ne kadar inanırsınız? Kafanızda bunca soru cevapsız kalırken, hangi yola gidersiniz? Her şeyin temelinde, korkutan, cennetten rüşvetler vaad eden, sorgulamaya izin vermeyen kişilerin tebliğine mi uyarsınız? Yoksa sorularınıza cevap mı arasınız? Bu sosyal bunalımın sonuçları yakın gelecekte net olarak ortaya çıkacaktır. Tesettürü, siyasî bir sembol olarak kullananlar arttıkça tam tersi davranışlar da arttı. Gerçi tesettürlü gençlerle şort giyen göbeği açık gençlerin arasında fazla bir fark da kalmadı. Sosyal davranışları birbirlerinin tıpa tıp aynı. Sadece kılıflar değişik. Birisi muta nikahı yapıyor; diğer aşkıyla “birlikte yaşıyor”. Sosyal ve inanç dünyamız böylesine değişirken memleketimizi idare edenler “dinî” esaslı bir ayrışmayı-çatışmayı körükleyecek uygulamaları destekliyorlar. Buna rağmen, milletimiz, zorunlu dayatmalara uymaktansa reaksiyon vermeyi tercih ediyor. Tıpkı 28 şubat sürecinde yaşanan, “laisizm dayatmasına” verdikleri cevap gibi. İmam Hatip Liseleri’nin (İHL) ve İlahiyat Fakülteleri’nin (İF) sayısını artırırken, İHL’ye giden öğrenci sayısı azalıyor; boş kaldığından İlahiyat Fakülteleri’nin kontenjanları düşürülüyor. Dahası, ilahiyat fakültelerine giden öğrencilerin yarısından çoğunu kız öğrenciler teşkil ediyor. İHL sayısı, 2010-2011’de 493 iken, 2023-2024’de 1.698 olmuş. Buna karşı öğrenci sayısı % 11-15 azalmış. İlahiyat fakültelerini tercih eden öğrencilerin sayısı da yarı yarıya düşmüş. Bunun anlamı şu: Siyâsîlerin, İHL ve İlahiyat mezunlarına tanıdıkları olağanüstü imkânlara rağmen gençler, dinî eğitimi daha az tercih ediyorlar. Şurası açık ki, günümüz din eğitimi, akılcılık karşısında yetersiz kalıyor. Yetersiz eğitimle yetişmiş din adamları, siyâsetin emrine girdiklerinde, muarızları tarafından daha çok eleştiriliyor ve camiler her an patlamaya hazır duruma geliyor. Cemaatine zühd ve nefis mücadelesini öneren din adamları özel hayatlarında lüks ve israftan kaçınmıyorlar. Vatandaşa “sabır” tavsiye eden beyaz Müslümanlar umre partisi, yeni doğan bebek partisi yapıp alkolsüz şampanyalarla günlerini gün ediyorlar. Ve Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)… Toplumumuzun ve Dünya’nın en az beş yüz yıl gerisinde… Korkak, berceriksiz, bilgisiz ve ısraf-gösteriş hastası. Korkak: Allah’ın emirleriyle çelişen siyasi uygulamalar karşısında “HAYIR DİYEMEYEN TÜRKİYE”nin örneği. Beceriksiz: Bırakınız 21. yy’da Türk Dünyası’nın ve Türkiye’nin tüm dinî inançlarını karşılamayı; sanki Kadızadeliler hareketinin günümüz temsilcisi. Tüm başka din mensuplarına sıcak bakan; Türk Ortodoks Klisesini (sırf Türk oldukları için dışlayan) yapı. Bilgisiz: Ehl-i sünnet’in belirli bir bölümü dışında, ne Şia, ne Hıristiyanlık, ne Yahudilik, Akdin, ne Şamanizm’le ilgili çalışması var. Alevi-Bektaşî klasikleri çalışmasında, Hurufilikle Aleviliğin ayırımını yapamayan zihniyet. Yaklaşık 40 milyon Caferî, 15 milyon Alevî-Bektaşi, 2 milyon Hıristiyan Gagauz, sayısı bilinmeyen miktarda Akdin-Budist mensubu kan kardeşlerimizi yok sayan; Kurân-ı Kerîm elifbası göndererek İslâm’a hizmet ettiğini sanan  anlayış. Misyonerlerin cirit attığı ülkemizde; Arapça bilmeyen, bilmediği yabancı dilde komik hutbeler okuyan bir başkan. Israf-gösteriş hastası: Kendi memleketinde zırhlı arabayla gezmeyi, diyanet vakfından sınırsız harcamayı, Tokyo’da cami yapmayı, mensuplarına ve siyâsîlere lüks hac-umre yaptırmayı meziyet sayan anlayış. Siz gençlerin yerinde olsanız ne yaparsınız? Devam edeceğiz.  
Gençler , “deizm”e ve/veya “ateizm”e kayıyorlar bu bir gerçek.

Ortada bir suç veya hata varsa sorumlusu gençler mi? İnanmıyorum.

Önce esasa dönelim.

Yıllar önce taze gençlik çağlarımda şahit olduğum bir olay vardı. 15-17 yaşlarında ailesinin zoruyla camiye giden bir genç dönüşte, “Hoca, hikâyeler anlattı” demişti.

Niçin, bilmem. Etkilenmişim ki, aklımda kalmış.

Seneler geçtikçe, hikâyelerin (!) büyük bölümünün, uydurma hurafeler olduğunu, Arap kültüründen kaynaklandığını anladım.

Cami hocaları, çocukluğumuzda bize anlatılan masalları anlatmaya hâlâ devam ediyorlar. İnsanlarımız da adım adım camilerden ve İslâmiyet’ten uzaklaşıyorlar.

Ek olarak ortaya çıkan sahte sufiler-tarikatçı şeyhler, cami hocalarımızı mumla aratırcasına yanmayan kefenler, meleklerden cariyeler (kapatmalar) vaad ederek, Arab’ın uçkur düşkünlüğünü Türk milletine işliyorlar.

Bu şartlar altındaki gençlerimiz, Türk’ün Müslümanlık anlayışını araştırmak yerine dinsizliğe-Allahsızlığa yöneliyorlar.

Halbuki, kullandıkları metod, Türk İslâmı metodu: Yani, AŞK ve AKIL metodu. Reddettikleri ise Arap İslâmı: yani RİVAYET ve NAKİL.

Rivayet ve nakille kendilerine dayatılan fikirleri, Aşk ve akıl süzgecinden geçiren yeni nesil, kendilerine anlatılan-dayatılan İslâm’ı yetersiz bulduklarından, dinden uzaklaşıyorlar.

Yooo… Lütfen bana ayetlerin vahye dayandığından; benim Kur’ân-ı Kerîm’e rivayet dediğim gibi saçma bir demogojiye girmeyiniz.

İddia ediyorum: diyanet mensuplarının en az % 95’i kutsal kitabımızın daha ilk kelimesini yorumlayamaz-anlatamazlar.

Sorarsanız “Ikra” kelimesinin anlamına “oku” derler. Ardından da, “Peygamber Efendimiz, ümmî idi. Okuma yazma bilmezdi.” derler.

Okuma yazma bilmeyen Peygamber Efendimize ilk emir olarak okumanın geldiğini iddia edenler, yine peygamber Efendimizin, nübüvvet öncesi “Muhammed-ül Emin” olarak tanındığını ve Mekke tüccarlarının hesaplarını tuttuğunu” söylerler.

Onlara göre okuma-yazma bilmeyen Peygamber Efendimiz, Mekke’de muhasiplik yapmış.

Kur’ân-ı Kerîm’de 700’den fazla ayetin düşünmekle, 350 den fazla ayetin iyi insan olmakla ve ancak % 5’i günah-ceza ile ilgili iken, konuştukları lafların yarısı, cehennem azabı, diğer yarısı da kerhaneye çevrilmiş cennette, zevk-ü sefa ve zamparalık olan, anlatılara mı inanırsınız?

Hele ki onlar, “kul iradesi üzerine Allah’ın ayetlerini okumaktan imtina eden şirk ehli iken.

Ve onlar:

Kur’ân-ı Kerîm’in, zahirî mealinin dışında, işârî, batınî yorumlarına hiç değinmezler.

Ve siz eğer bunlardan bahsedecek olursanız “zındık” damgasını yemeye hazır olmalısınız.

Siz genç olsanız ve Müslümanlık size böyle anlatılsa, ne kadar inanırsınız?

Kafanızda bunca soru cevapsız kalırken, hangi yola gidersiniz?

Her şeyin temelinde, korkutan, cennetten rüşvetler vaad eden, sorgulamaya izin vermeyen kişilerin tebliğine mi uyarsınız? Yoksa sorularınıza cevap mı arasınız?

Bu sosyal bunalımın sonuçları yakın gelecekte net olarak ortaya çıkacaktır.

Tesettürü, siyasî bir sembol olarak kullananlar arttıkça tam tersi davranışlar da arttı.

Gerçi tesettürlü gençlerle şort giyen göbeği açık gençlerin arasında fazla bir fark da kalmadı. Sosyal davranışları birbirlerinin tıpa tıp aynı. Sadece kılıflar değişik. Birisi muta nikahı yapıyor; diğer aşkıyla “birlikte yaşıyor”.

Sosyal ve inanç dünyamız böylesine değişirken memleketimizi idare edenler “dinî” esaslı bir ayrışmayı-çatışmayı körükleyecek uygulamaları destekliyorlar.

Buna rağmen, milletimiz, zorunlu dayatmalara uymaktansa reaksiyon vermeyi tercih ediyor. Tıpkı 28 şubat sürecinde yaşanan, “laisizm dayatmasına” verdikleri cevap gibi.

İmam Hatip Liseleri’nin (İHL) ve İlahiyat Fakülteleri’nin (İF) sayısını artırırken, İHL’ye giden öğrenci sayısı azalıyor; boş kaldığından İlahiyat Fakülteleri’nin kontenjanları düşürülüyor. Dahası, ilahiyat fakültelerine giden öğrencilerin yarısından çoğunu kız öğrenciler teşkil ediyor.

İHL sayısı, 2010-2011’de 493 iken, 2023-2024’de 1.698 olmuş. Buna karşı öğrenci sayısı % 11-15 azalmış. İlahiyat fakültelerini tercih eden öğrencilerin sayısı da yarı yarıya düşmüş.

Bunun anlamı şu: Siyâsîlerin, İHL ve İlahiyat mezunlarına tanıdıkları olağanüstü imkânlara rağmen gençler, dinî eğitimi daha az tercih ediyorlar.

Şurası açık ki, günümüz din eğitimi, akılcılık karşısında yetersiz kalıyor.

Yetersiz eğitimle yetişmiş din adamları, siyâsetin emrine girdiklerinde, muarızları tarafından daha çok eleştiriliyor ve camiler her an patlamaya hazır duruma geliyor.

Cemaatine zühd ve nefis mücadelesini öneren din adamları özel hayatlarında lüks ve israftan kaçınmıyorlar. Vatandaşa “sabır” tavsiye eden beyaz Müslümanlar umre partisi, yeni doğan bebek partisi yapıp alkolsüz şampanyalarla günlerini gün ediyorlar.

Ve Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)…

Toplumumuzun ve Dünya’nın en az beş yüz yıl gerisinde… Korkak, berceriksiz, bilgisiz ve ısraf-gösteriş hastası.

Korkak: Allah’ın emirleriyle çelişen siyasi uygulamalar karşısında “HAYIR DİYEMEYEN TÜRKİYE”nin örneği.

Beceriksiz: Bırakınız 21. yy’da Türk Dünyası’nın ve Türkiye’nin tüm dinî inançlarını karşılamayı; sanki Kadızadeliler hareketinin günümüz temsilcisi. Tüm başka din mensuplarına sıcak bakan; Türk Ortodoks Klisesini (sırf Türk oldukları için dışlayan) yapı.

Bilgisiz: Ehl-i sünnet’in belirli bir bölümü dışında, ne Şia, ne Hıristiyanlık, ne Yahudilik, Akdin, ne Şamanizm’le ilgili çalışması var. Alevi-Bektaşî klasikleri çalışmasında, Hurufilikle Aleviliğin ayırımını yapamayan zihniyet. Yaklaşık 40 milyon Caferî, 15 milyon Alevî-Bektaşi, 2 milyon Hıristiyan Gagauz, sayısı bilinmeyen miktarda Akdin-Budist mensubu kan kardeşlerimizi yok sayan; Kurân-ı Kerîm elifbası göndererek İslâm’a hizmet ettiğini sanan  anlayış.

Misyonerlerin cirit attığı ülkemizde; Arapça bilmeyen, bilmediği yabancı dilde komik hutbeler okuyan bir başkan.

Israf-gösteriş hastası: Kendi memleketinde zırhlı arabayla gezmeyi, diyanet vakfından sınırsız harcamayı, Tokyo’da cami yapmayı, mensuplarına ve siyâsîlere lüks hac-umre yaptırmayı meziyet sayan anlayış.

Siz gençlerin yerinde olsanız ne yaparsınız?

Devam edeceğiz.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve samsunetikhaber3.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.