Canım Sıkılıyor Dostlar-3
Canım Sıkılıyor Dostlar-3
Rahmetli Atsız Hocayı, -ölüm yıl dönümünde minnet, şükran ve rahmet dileklerimle anıyoruz. Allah razı olsun.
Rahmetli Atsız Hocayı, -ölüm yıl dönümünde minnet, şükran ve rahmet dileklerimle anıyoruz. Allah razı olsun.
“Deli kurt Çakır alsın, Gökçen’i terkisine,
Açığma-kün kul olsun, Burkay’ın kargısına,
İ-çing katun delirsin, Kürşad’ın korkusuna
“Hayat çelik kollarla atılan bir zar olsun”,
“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!”
“Güllü hikayesi”nde yeni gelişmeler ve yeni göz altılar oldu.…
C 130 kazasında şehit olan 20 vatan evladının adlarını -ailelerinde başka- anan kalmadı.
Televizyon kanalları RT Erdoğan reklamlarından ve “Güllü” hikayesinden, şehitlere ayıracak zaman bulamıyorlar.
Yorum yapmıyorum; konuyu milletimin vicdanına terk ediyorum.
“Güllü” meselesine gelince…
Sona doğru yaklaşıyor. Cinayet şüphelileri belli oldu. Bugün yarın kesinleşir.
“Yetmiş beş gündür neler yapıldı diye sorarsanız?” her cevap bir soru; her soru bir şüphe doğuruyor.
Hadi başlayalım ve şüpheleri dile getirelim.
Öncelikle… Olay yeri inceleme ilk araştırmada yeterli olmamış. “Yüksekten düşme” olarak değerlendirilip hassas araştırma yapmamış. Kim ve niye? Daha önce emniyet ve adalet sistemimizin kayıtlarına girmiş olan maktülün ölümünü hafife alan(lar) kimdi? Olay basit bir ihmal mi?
Çığlık sesi ile düşme arasındaki zaman dilimini vurgulayan video kaydı, kasım ayı sonlarında ortaya çıktı.
Olayın seyri değişti.
Soru: Apartmanın güvenlik kamerasından alınan bu kayıt, ne zaman tespit edildi (alındı). Kasım sonlarına kadar kimler sakladı. Basına kim servis etti?
Olaydan hemen sonra alınmamışsa… Bu bir hata değildir. Olaydan hemen sonra incelemede alınmışsa ve teknik incelemeye alınarak gizlenmişse doğaldır. İkinci incelemede alınmışsa en azından “görevi ihmal veya suçu gizleme” söz konusu olabilir.
Basına servis meselesi de sıkıntılı. Akla ilk gelen: -benim de kanaatim bu yönde- savcılık ve/veya emniyet tarafından, zanlıları hataya zorlamak için özellikle yapıldığı yönünde. İkinci ihtimal ise söz konusu kurumlardaki birilerinin bir şekilde basına sızdırdıkları ki düşünmek bile istemiyorum. Zira gizlilik karinesinin çiğnenmesi anlamına gelecektir. (İlerleyen aylarda konu daha açık ortaya çıkacaktır.
Gelelim baştaki duruma…
Canım sıkılıyor demiştim ya!
Konuya bir denizci fıkrasıyla girelim.
Kaptanın biri denize açılacakmış. İki tayfaya ihtiyacı varmış.
Üç arkadaş müracaat etmiş.
Kaptan üçüne de sırayla sormuş: “Senin ne özelliğin var; ne iş yaparsın?”
Birinci, “çok iyi görürüm”; ikinci, “çok iyi duyarım”; üçüncü, “canım sıkılır” diye cevaplamış. Kaptan ilk ikisini işe almak isteyince itiraz etmişler: “Biz birbirimizden ayrılamayız. “Ya hepimiz; ya hiçbirimiz.”
Kaptan mecburen üçünü de işe alarak denize açılmış. Denizde birkaç gün geçirdikten sonra fırtınaya yakalanmışlar. Kaptan birinciye ve ikinciye emretmiş: “direğe çıkın!”
Çıkmışlar. Kaptan aşağıdan sormuş: “Ne görüyor-duyuyorsunuz?”
Birinci cevap vermiş: “Kaf dağının arkasında peri padişahının kızının gergef işlediğini görüyorum.”
İkinci eklemiş: “Şu anda elindeki iğneyi yere düşürdü. Düşme sesini duyuyorum.”
Kaptan üçüncüye dönmüş ve sormuş: “Sen ne diyorsun bu işlere?”
Üçüncü cevaplamış: “Bu cevaplara canım sıkılıyor.”
Bana gelince..
Yirmi yiğidin kanının, dejenere aile yapısına sahip bir şarkıcı karı kadar önemsenmemesine canım sıkılıyor.
67 yıllık uçakla ölüme gönderilmelerine canım sıkılıyor.
Sabotaj ihtimali yüreğimi parçalıyor.
Herşeyin üzerinde tuttuğumuz TSK’nın SESSİZLİĞİ canımı sıkmıyor. TEPEMİN TASINI ATTIRIYOR.
Devam edeceğiz.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

