Deizm ve Ateizm Üzerine
Deizm ve Ateizm Üzerine
Can kardeşim Homero’ya ithaf olunur. Son yıllarda, özellikle gençler açısından, dini anlatımların moral ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak kaldığını; deizm ve ateizme yoğun ilgi kaymasını görmekteyiz.
Can kardeşim Homero’ya ithaf olunur. Son yıllarda, özellikle gençler açısından, dini anlatımların moral ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak kaldığını; deizm ve ateizme yoğun ilgi kaymasını görmekteyiz.
Bu durum, milli kimliğimiz açısından gelecekte çok ciddi sıkıntılar yaratacak düzeydedir.
Sosyolojik açıdan değerlendirdiğimizde: gençlerimizin deizme ve ataizme yönelmesinin ardında iki temel sebebin bulunduğunu görmekteyiz. Bunlar: gençlerimizin kültürel seviyelerinin yükselmesi- bilgiye ulaşımın kolaylaşması ve din eğitiminin yetersizliğidir.
Günümüz gençleri, 50 sene öncesinin gençleri değildir.
Tamam kabul ediyorum. Günümüzde gençlere verilen eğitim, 50 yıl öncesine göre çok zayıftır. Lise mezunu birçok genç, 50 sene öncesinin ilkokul mezunları düzeyinde bilgiye –ancak- sahip oluyorlar.
Ama dostlar; aynı gençler-çocuklar tartışma-araştırma ve eleştiri konusunda bizden çok daha ilerdeler. Dahası bilgisayar ve internetten faydalanma konusunda biz yaşlılara gömlek gömlek fark atacak durumdalar.
Bir sohbetim esnasında, Yavuz’un Yemen’de ölen şehzadesinden bahsederken ismi hatırlayamadım. Bir dakika geçmemişti ki dinleyicim olan gençlerden biri elindeki telefona bakarak “Üveys Paşa” dedi. Hiçbir şey diyemedim. Sadece teşekkür ettim. Zira doğruydu. (Hz. Google’a sormuştu.)
(Bu arada konuşmacı olan tüm yaşlılara sesleniyorum. Gençler karşısında konuşurken kesin emin olmadığınız hiçbir şeyin kesin bilgi olarak açıklamayınız. Veya açık kapı bırakınız. MOLLA KASIMLAR ÇOĞALDI.)
Böylesi gençliğin “cami cemaati”nden farkını ayırd edemeyip; kafasına estiği gibi ders-vaaz-hutbe anlatan din adamlarına gelince…
Bu gençlere, “Kuran’ın Türkçe’sini (hele ki mealini) okumak haramdır.”, “Bakire olarak ölen kızlar cennette şehitlere sunulacak.”, “Hz. Meryem cennette Peygamber Efendimiz’e nikahlanacak.”, “Büyük abdest sırasında ..tünden kaçan su mideye kadar giderek abdesti bozar.”, “cennette bir kahvaltı 70 bin yıl sürecek; 70.000 çeşit yiyecek bulunacak”, “adam başına 40 huri; kadın başına 40 nuri” gibi ifadeleri İslamiyet diye anlatırsan…
Kur’an’da var diye, “zahiri anlamını esas alarak” cariyelik meşrudur” hükmünü verirsen..
Allah akıl-fikir versin derim ve sorarım: “Madem öyle, Şia’nın “muta nikâhına” niçin karşı çıkıyorsunuz?” İki arkadaşının yanında kıyılan (Güya alenî) nikâhla mutanın arasında ne fark var?
Bu yüzdendir ki…
Yaşlısı genci.. Kimse sizi ciddiye almaz; dinden, camiden, mescidden soğur.
Ben bu yaşıma kadar dinlediğim bu gibi hikayelere inanmadım. Çocuklarım ve torunlarım da inanmıyorlar.
Dahası camiden soğuduk.
Sebebi bu tür saçma sapan hikayeleri “İslamiyet” adına anlatan hocalardır.
İlahiyatçıların (istisna olanlara saygı duyarak) dinden soğuttuğu gençler eğer başka dinlere yönelmiyorlarsa bu tarihi gerçeklerle yoğrulan sosyal yapımıza bağlıdır.
O gençler başka dinlere geçmiyorlar ama.. Büyük bölümü (mutaassıp ailelerin çocukları hariç) FATİHAYI BİLMİYORLAR.
Ben, “Bu anlatılan İslâmiyet’e inanmıyorum” noktasından başlayıp; “hiçbir dine veya Tanrı’ya inanmıyorum” noktasına geliyorlar.
Deizm, tüm dinleri reddedip, kişinin akıl, gözlem ve metafizik sezgiler yoluyla Tanrı’ya inanmasına dayanan felsefî görüştür. Deistlere göre Tanrı, kainatı yaratıp, Tabiat kurallarını koymuştur. Bundan sonrası kulların iradesine kalmıştır. Deizm, canlılara (insanlara) müdahale edip dünya işlerine karışan bir Tanrı inancını kabul etmez.
Ateizm ise, Tanrı(lar)ya veya doğaüstü varlıklara (metafiziğe) inanmamaktır. Tüm inançların yerine, delil ve akılı esas alır. Ateistler, evren ve yaşam tabiat kurallarına bağlı olarak tesadüfen oluşmuştur. Öylece devam etmektedir.
Deizmin ve Ateizmin kökenleri, insanlığın il çağlarındaki tabiat güçlerine tapınmaya kadar uzanmakla birlikte daha yakın olarak Hint ve Eski Yunan felsefelerine dayanmaktadır.
Deistlerin ve Ateistlerin geldikleri nokta, eski Yunan felsefesinden, İskenderiye Okulu vasıtasıyla İslâm Alemi’ne geçen ve tasavvufu da etkileyen (Vahdet-i Vücud inancı), Panteist-Panentesit görüşlerden başka bir şey değildir.
Panteizm ve Panenteizm, Eski Yunan Felsefesi’nde Tanrı inancının iki şeklidir.
Panteizm, Tanrı’nın başlangıçta her şeyin oluşmasını sağladığı ve bir daha kainatın işleyişine karışmadığı; tabiat kuralları ile kainatı yürüdüğü-geliştiği görüşünü savunur.
Panteizm günümüz inanç sistematiğinde, Deizme ve Ateizme kaynak olmuştur. Tanrı ve onun yarattığı tabiat kanunları düşüncesine inananlar, dinleri reddederek Tanrı inancını savunur hale gelmişlerdir. Sadece var olan tabiat kanunlarını esas alanlar, yaratılmanın tesadüf olduğunu ve yaratıcı kuvvetin bulunmadığına inanarak ateist çizgiye gelmişlerdir.
Panenteizm de ise, her şey Tanrı tarafından yaratılmıştır. (HERŞEY KENDİSİNDEN BİR PARÇADIR.) İyi insan olmanın (İnsan-ı Kâmil) yolu, “fani dünyadan vazgeçerek ilahi aşkı bulmak” yolundan geçer.
Panteizm, İslâm tasavvufunu derinden etkileyerek, “Vahdet-i Vücud” inancının günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Ancak günümüz tarikatlarından Kur’an’ın hükümlerini tevil ederek farzları yok sayıp, kendi inanç sistematiklerini İslâm adına sunanlarla karşılaşmak oldukça sıktır.
Devam edeceğiz.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.