Çin’in Türk Coğrafyasındaki Politikaları Samsun’da Masaya Yatırıldı
Çin’in Türk Coğrafyasındaki Politikaları Samsun’da Masaya Yatırıldı
Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk, Çin’in Doğu Türkistan’daki baskıcı politikalarının tarihsel köklerini ve günümüzdeki etkilerini detaylı biçimde anlattı.
Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk, Çin’in Doğu Türkistan’daki baskıcı politikalarının tarihsel köklerini ve günümüzdeki etkilerini detaylı biçimde anlattı.
Samsun Türk Ocağı tarafından düzenlenen, “Türkistan’da Çin Sömürgeciliği ve Uygur Soykırımı” başlıklı konferansa, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk konuşmacı olarak katıldı. Konferansta, Çin’in Doğu Türkistan’daki yayılmacı politikaları, Uygur Türkleri üzerinde uyguladığı soykırım süreci ve Türkistan coğrafyasındaki etkileri detaylı bir şekilde ele alındı. Yoğun ilgi gösterilen konferans, Türk dünyası ve uluslararası ilişkiler bağlamında önemli mesajlar verdi.
DOĞU TÜRKİSTAN: TÜRK MİLLETİNİN KADİM ACISI
Samsun Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan, konferansın açılışında Doğu Türkistan’ın Türk milliyetçiliği için taşıdığı kritik öneme değindi. Tufan, “ Doğu Türkistan sadece Türk milletinin değil, tüm insanlığın vicdanında derin izler bırakmış bir acıdır. Bugün Çin’in orada sürdürdüğü uygulamalar bir toplumu yok etmeye yöneliktir” diyerek, Doğu Türkistan’a yönelik Çin’in baskı politikalarına karşı farkındalık yaratılmasının önemine vurgu yaptı. Tufan, “Bu tür konferanslar, gençlerin fikrî ve millî bilincinin güçlenmesi açısından büyük önem taşıyor. Atalarımızın mirasını anlamak, Cumhuriyetimizin temellerini kavramak demektir” ifadelerini kullandı. Ayrıca, Tufan, Çin’in genişleme politikasının yalnızca Türkistan’ı değil, tüm Türk coğrafyasını hedef aldığını belirterek, Türkiye'nin bu konuda daha fazla duyarlılık göstermesi gerektiğini söyledi.
ÇİN’İN TARİHSEL STRATEJİSİ VE UYGUR SOYKIRIMI
Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk, konuşmasında Çin’in tarihsel stratejisinin derinliklerine inerek, Çin'in Uygurlar üzerindeki baskılarının sadece günümüzün değil, çok eski bir dönemin ürünü olduğunu ifade etti. Karluk, Çin’in kendisini merkezi bir devlet olarak tanımladığı için, etrafındaki tüm halkları asimile etmeye ve kendi kültürüne entegre etmeye çalıştığını belirtti. “Çin’in ‘Ya sev ya öl’ anlayışı, sadece siyasi bir yaklaşım değil, aynı zamanda bir kültür ve kimlik silme operasyonudur. Bu anlayış, Türk coğrafyasındaki tüm halkları hedef almıştır” dedi.
Prof. Dr. Karluk, Çin'in Türk milletine yönelik stratejilerinin tarihsel köklerinin oldukça eskiye dayandığını, Orhun Yazıtları'ndaki " Çin ile ilişkileri doğru bir şekilde yürütme" öğüdünün hala geçerliliğini koruduğunu aktardı. Çin’in kültürel homojenlik arayışının, Türk milletinin varoluşunu tehdit eden bir faktör olduğunu belirten Karluk, bu yayılmacı politikaların günümüzde de Türk dünyası üzerindeki etkilerini hissettirdiğini ifade etti.
SOYKIRIMIN AŞAMALARI: UYGURLARIN ZORLA ÇİNLİLEŞTİRİLMESİ
Prof. Dr. Karluk, Uygur soykırımının yalnızca fiziksel değil, kültürel bir soykırım olduğuna dikkat çekti. 2003’te Uygur Türkçesinin eğitim dili olmaktan çıkarılmasıyla başlayan süreç, 2017’de Çin hükümetinin Uygurların “düşman millet” olarak ilan edilmesiyle hız kazandı. Çin’in, Doğu Türkistan’da Uygur kültürünü yok etmek amacıyla, bölgeye uyguladığı asimilasyon politikalarını ve zorla çalıştırma uygulamalarını geniş bir şekilde ele aldı. Karluk, 2017 yılında Çin’in gelişmiş gözetleme teknolojileriyle Uygurlar üzerinde büyük bir kontrol ağı kurduğunu ve bu yöntemlerin, bölgedeki tüm halkları sürekli olarak izleyip, özgürlüklerini kısıtlamaya yönelik olduğunun altını çizdi. Karluk, Uygurların dilini, kültürünü ve kimliğini silmeye yönelik bu saldırıların, sadece bu halkı hedef almadığını, tüm Türk milletinin varlık mücadelesi olduğunu vurguladı. Bu süreçte, Çin'in Türk kültürüne yönelik yaptığı asimilasyon politikalarının, Uygurların kültürüne yönelik bir soykırım süreci haline dönüştüğünü belirtti.
SOYKIRIMIN ETKİLERİ VE TÜRKİYE’NİN DURUMU
Prof. Dr. Karluk, soykırım sürecindeki kritik aşamaları da sıralayarak, özellikle 2005’te 16-20 yaş arası kızların zorla Çin’in iç bölgelerine köle işçi olarak götürülmeye başlandığını, 2017’de ise Uygurların neredeyse tümünü izleyen bir gözetim programının devreye girdiğini aktardı. “Çin’in Uygurları zorla kamplara alması ve zorla çalıştırma, Çin’in kendi iç politikalarını güçlendirme adına yaptığı bir uygulamadır. Bu uygulamalar, bölgedeki yerli halkı yok etmeye yöneliktir,” dedi. Uygurların zorla Çinli erkeklerle evlendirildiğini ve birçoğunun kültürel kimliğinden koparıldığını anlatan Karluk, Çin’in kültürel yayılma stratejilerine dikkat çekti. Türkiye’nin bu konuda ne kadar duyarlı olursa, hem uluslararası hem de bölgesel düzeyde bu trajedinin sonlandırılmasında etkili olabileceğine inandığını belirtti.
ULUSLARARASI TEPKİLER VE TÜRKİYE’NİN TUTUMU
Konferansta, Çin’in Uygur Türklerine karşı uyguladığı soykırım sürecine yönelik uluslararası tepkiler de gündeme geldi. Prof. Dr. Karluk, Batı’nın 2018’den itibaren Çin’e karşı çeşitli yaptırımlar uygulamaya başladığını, ancak Türkiye’nin bu konuda henüz somut adımlar atmadığını belirtti. Türkiye’nin Uygurlar konusundaki duyarlılığına rağmen, Çin’in kültürel yayılmasına karşı yeterince etkili bir diplomatik yaklaşım sergilemediğini vurgulayan Karluk, Türkiye’deki Uygur diasporasının da bu konuda daha aktif olması gerektiğini ifade etti. Çin’in Konfüçyüs Enstitüleri aracılığıyla Türkiye’deki gençleri hedef aldığını ve bu tür yapılar üzerinden Çin’in kültürel baskı oluşturduğunu aktaran Karluk, Türkiye'nin bu stratejiyi dikkate alarak, Uygurların haklarını savunmak için daha kararlı adımlar atması gerektiğini belirtti.
GELECEK NESİLLER İÇİN UYARI
Son olarak Prof. Dr. Karluk, Türk milletinin tarihsel bilinçle yetişmesi gerektiğinin altını çizdi. Gelecek nesillerin, Uygurların yaşadığı acıları ve Türk dünyasının maruz kaldığı tehditleri göz önünde bulundurarak, kültürel ve ulusal bilinçle yetişmesi gerektiğini ifade etti. “Gelecek nesiller, kendi tarihini, kültürünü savunma şuuruyla yetişmelidir. Türk milletinin direncini ve Türk dünyasındaki kardeşliği savunmak, sadece bir tarihsel sorumluluk değil, aynı zamanda ulusal bir görevdir” diyerek sözlerini tamamladı.
Konferans, dinleyicilerin soruları ve cevaplarla devam etti. Programın sonunda Samsun Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Çağatay Tufan, değerli katkılarından dolayı Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk’a Samsun Türk Ocağı anmalıklarını takdim etti.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

