Vizyon Kuyumcu

Canım Sıkılıyor Dostlar

Gündem 26.11.2025 - 09:42, Güncelleme: 26.11.2025 - 09:42
 

Canım Sıkılıyor Dostlar

2017’de siyaset konuşmamak ve yazmamak üzere kendimce karar almıştım. Sekiz sene devam ettirdim.

Gelip geçenler oldu; göçüp gidenler oldu. Milletimin ferasetine umut bağlayarak bekledim. 2017’den bu güne kadar dört kitap yayınladım. Rahmetli, Osman Kara dostumuza ithaf ettiğimiz beşincisi baskı aşamasında. “Geçen sekiz senede iyiye giden şeyler oldu mu?” derseniz… Ben özetleyim; iyiliğine kötülüğüne siz karar verin. İki ay önce bir arabesk ve gece kulübü şarkıcısı yüksekten düşerek öldü veya öldürüldü. Hemen ardından Kastamonu’da bir ana- çocuk önce kayboldu sonra cesetleri bulundu. Hemen o günlerde bir askeri uçağımız Gürcistan hava sahasında teknik arıza sebebiyle veya füze ile vurularak düştü ve yirmi vatan evladımız şehit oldu. Uçağın düşme sebebi hala açıklanmadı. Şehitler kişi başı bir dakikayı bulmayacak kadar televizyonlarda haber oldular. Hatta soran da kalmadı. Buna karşılık ölen şarkıcı ve ana-çocuk, hala her gün televizyonlarda; destanlar yazılıyor. O kadar uzadı ki, şehitleri düşününce mideme kramplar giriyor; Şarkıcı haberleri midemi bulandırıyor. Siyasete gelince.. MHP ve bir kısım ülkücüler (?)  iktidarın dayanağı oldular. Kolokola girip İmralı yoluna düştüler. Liderlerine –artık- şaşmıyorum. Hatta parti yönetimlerinde görev alanlara da şaşmıyorum. Zira, “Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallarmış.” Ama tabandaki oy veren seçmenlerinin, birilerinden hala “keramet” beklemelerini anlayamıyorum. Ha! Onlar öyle de beri yandakiler ne yapıyor derseniz: İki eski genel başkan aralarına aldıkları (soyu bizce malum) bir hatun kişi ile DEMleniyorlar. Ne dersiniz? Olayın geçmişte Diyarbakır Sur İlçesinden Balkanlara iskân edilenlerle veya anne tarafları ile ilgili olabilir mi? Burada aklıma bir fıkra geldi: Nasreddin Hoca bir gün eşeğinin sırtında harktan (toprak su kanalı) atlıyormuş. Dengesini kaybedip düşmüş. Kendi kendine söylenmiş: “Hey gidi gençlik, hey.” Sonra etrafına bakınmış. Kimsenin olmadığını görünce eklemiş: “Biz senin gençliğini de biliriz.” Özgür Özel sanki kurtuluş ümidi gibi lanse ediliyor.İnşallah dedikleri gibi çıkar da.. Sahi Özgür Özel’in Babası hangi ilden ve hangi köydendi? Bilen var mı? Ortaya çıkışı, sunulması vs vs. Kemal Kılıçdaroğlu gibi olmadı mı? CHP üç sene önce Kılıçdaroğlu’nu büyük kurtarıcı olarak lanse etmedi mi? Şimdi küfredenler o gün övgüler dizmediler mi? Özgür Özel’e üç yıl sonra küfretmeyeceklerinin garantisi var mı? Şu bizim ülkücülere gelince…. Öncelikle belirteyim ki, günümüzde ülkücülük nostaljidir. Ülkücüler, bir devrin kavga, kurşun, bomba ve ip artıklarıdır. Gönüllerinde hala 18 yaş heyecanı, bayrak-millet-vatan ve din aşkı ile koşan delilerdir. Ama… Yıllar önce sinden kalan bir değerlendirme vardır: “Sağ taban milliyetçi-mukaddesatçıdır. Yukarı (Merkeze-Ankara’ya) doğru çıktıkça liberal kapitalist olur.” Günümüzdeki ülkücülüğün değerlendirmesini yapabilmek için, bu değişim kuralını göz ardı etmemek gerekir. Kaldı ki bu değişim yeni değildir. Batı Türklüğü’nün 1000 yıllık tarihinde, İslam adı ile devlet yapımıza sokulan Arap aşiret yapısının etkisiyle olarak ortaya çıkan “merkez-çevre çatışması”nın sonucudur. Bu yeni yapının çevreden gelen samimi Türk çocuklarına tahammülü yoktur. Aradan sıyrılan birkaç kişinin ya bir falsosu vardır veya gözden kaçmışlardır. 2002 yılında mecliste bulunan Türkçü milletvekillerinden birinden gruptaki Türkçülerin listesini yapması istenir. Kendisine söylenen, “listelerde uygun yerlere yerleştirmek”tir. Söz konusu kişi listeyi yapar ve genel başkana verir. Listeler açıklandığında, listedeki hiç kimsenin aday gösterilmediğini görür. Aday olabilen tek kişi, milletvekili listesine yazılması unutulandır. Bu şartlar altında iken ülkücüleri homojen bir grup olarak görmek mümkün değildir. Veya, her “ülkücüyüm” diyeni ülkücü kabul etmek doğru değildir. Bence ülkücüleri önce ikiye ayırmak gerekir. 80 öncesi ve sonrası ülkücü olanlar. Seksen öncesi ülkücüleri de üçe ayırmak gerekir. Ülkücüler, ülkücü geçinenler, ülkücülükten geçinenler. Kimlerin hangi gruba geldiğini yazmayayım. Seksen sonrası ülkücülere gelince: onlar da ikiye ayrılıyorlar. Türk milliyetçileri ve ülkücülükten geçinenler. Bu gruplar arasında milli meselelerden sosyal hayata kadar her konuda farklı değerlendirmeler ve reaksiyonlar görülmektedir. Devam edeceğiz….
2017’de siyaset konuşmamak ve yazmamak üzere kendimce karar almıştım. Sekiz sene devam ettirdim.

Gelip geçenler oldu; göçüp gidenler oldu. Milletimin ferasetine umut bağlayarak bekledim. 2017’den bu güne kadar dört kitap yayınladım. Rahmetli, Osman Kara dostumuza ithaf ettiğimiz beşincisi baskı aşamasında.

“Geçen sekiz senede iyiye giden şeyler oldu mu?” derseniz… Ben özetleyim; iyiliğine kötülüğüne siz karar verin.

İki ay önce bir arabesk ve gece kulübü şarkıcısı yüksekten düşerek öldü veya öldürüldü. Hemen ardından Kastamonu’da bir ana- çocuk önce kayboldu sonra cesetleri bulundu. Hemen o günlerde bir askeri uçağımız Gürcistan hava sahasında teknik arıza sebebiyle veya füze ile vurularak düştü ve yirmi vatan evladımız şehit oldu.

Uçağın düşme sebebi hala açıklanmadı. Şehitler kişi başı bir dakikayı bulmayacak kadar televizyonlarda haber oldular. Hatta soran da kalmadı.

Buna karşılık ölen şarkıcı ve ana-çocuk, hala her gün televizyonlarda; destanlar yazılıyor. O kadar uzadı ki, şehitleri düşününce mideme kramplar giriyor; Şarkıcı haberleri midemi bulandırıyor.

Siyasete gelince..

MHP ve bir kısım ülkücüler (?)  iktidarın dayanağı oldular. Kolokola girip İmralı yoluna düştüler. Liderlerine –artık- şaşmıyorum. Hatta parti yönetimlerinde görev alanlara da şaşmıyorum. Zira, “Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallarmış.” Ama tabandaki oy veren seçmenlerinin, birilerinden hala “keramet” beklemelerini anlayamıyorum.

Ha! Onlar öyle de beri yandakiler ne yapıyor derseniz: İki eski genel başkan aralarına aldıkları (soyu bizce malum) bir hatun kişi ile DEMleniyorlar.

Ne dersiniz? Olayın geçmişte Diyarbakır Sur İlçesinden Balkanlara iskân edilenlerle veya anne tarafları ile ilgili olabilir mi?

Burada aklıma bir fıkra geldi:

Nasreddin Hoca bir gün eşeğinin sırtında harktan (toprak su kanalı) atlıyormuş. Dengesini kaybedip düşmüş. Kendi kendine söylenmiş: “Hey gidi gençlik, hey.”

Sonra etrafına bakınmış. Kimsenin olmadığını görünce eklemiş: “Biz senin gençliğini de biliriz.”

Özgür Özel sanki kurtuluş ümidi gibi lanse ediliyor.İnşallah dedikleri gibi çıkar da..

Sahi Özgür Özel’in Babası hangi ilden ve hangi köydendi? Bilen var mı? Ortaya çıkışı, sunulması vs vs. Kemal Kılıçdaroğlu gibi olmadı mı?

CHP üç sene önce Kılıçdaroğlu’nu büyük kurtarıcı olarak lanse etmedi mi? Şimdi küfredenler o gün övgüler dizmediler mi? Özgür Özel’e üç yıl sonra küfretmeyeceklerinin garantisi var mı?

Şu bizim ülkücülere gelince….

Öncelikle belirteyim ki, günümüzde ülkücülük nostaljidir. Ülkücüler, bir devrin kavga, kurşun, bomba ve ip artıklarıdır. Gönüllerinde hala 18 yaş heyecanı, bayrak-millet-vatan ve din aşkı ile koşan delilerdir.

Ama…

Yıllar önce sinden kalan bir değerlendirme vardır: “Sağ taban milliyetçi-mukaddesatçıdır. Yukarı (Merkeze-Ankara’ya) doğru çıktıkça liberal kapitalist olur.”

Günümüzdeki ülkücülüğün değerlendirmesini yapabilmek için, bu değişim kuralını göz ardı etmemek gerekir. Kaldı ki bu değişim yeni değildir. Batı Türklüğü’nün 1000 yıllık tarihinde, İslam adı ile devlet yapımıza sokulan Arap aşiret yapısının etkisiyle olarak ortaya çıkan “merkez-çevre çatışması”nın sonucudur. Bu yeni yapının çevreden gelen samimi Türk çocuklarına tahammülü yoktur. Aradan sıyrılan birkaç kişinin ya bir falsosu vardır veya gözden kaçmışlardır.

2002 yılında mecliste bulunan Türkçü milletvekillerinden birinden gruptaki Türkçülerin listesini yapması istenir. Kendisine söylenen, “listelerde uygun yerlere yerleştirmek”tir. Söz konusu kişi listeyi yapar ve genel başkana verir. Listeler açıklandığında, listedeki hiç kimsenin aday gösterilmediğini görür. Aday olabilen tek kişi, milletvekili listesine yazılması unutulandır.

Bu şartlar altında iken ülkücüleri homojen bir grup olarak görmek mümkün değildir.

Veya, her “ülkücüyüm” diyeni ülkücü kabul etmek doğru değildir.

Bence ülkücüleri önce ikiye ayırmak gerekir. 80 öncesi ve sonrası ülkücü olanlar.

Seksen öncesi ülkücüleri de üçe ayırmak gerekir. Ülkücüler, ülkücü geçinenler, ülkücülükten geçinenler. Kimlerin hangi gruba geldiğini yazmayayım.

Seksen sonrası ülkücülere gelince: onlar da ikiye ayrılıyorlar. Türk milliyetçileri ve ülkücülükten geçinenler.

Bu gruplar arasında milli meselelerden sosyal hayata kadar her konuda farklı değerlendirmeler ve reaksiyonlar görülmektedir.

Devam edeceğiz….

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve samsunetikhaber3.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.