Bir insanın sorumluluğu sadece iman etmek ve dini ibadetlerini yerine getirmekle bitmiyor. Asıl sorumluluk ondan sonra başlıyor. Diğerlerini de ikaz etmek, uyarmak ve tebliğ etmek kendisini Müslüman olarak tanımlayan herkes için vazgeçilmez bir görevdir.  Bunun yanında zulme uğrayan mazlumlara yardım etmek sadece biz Müslümanların değil, herkes için insani bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, bizler için aynen farz ibadetler gibi terki mümkün olmayan insanı ve vicdani görevdir. Terk edilmesi durumunda ağır müeyyidesi olduğu haber verilmektedir. Gazze'de tüm dünyanın gözleri önünde bir vahşet yaşanıyor. Ülkemizden ise bu zulme karşı olmak bir yana; zalimlere gemiler dolusu stratejik malzeme gönderilerek resmen zulme destek veriliyor. Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan bazıları ise bu zulüm ortaklığını; "ticaret yapmak" gibi masum ifadeler ile savunmaya kalkıyorlar. Halbuki bu hususta Allah (c.c.) bakın ne buyuruyor. "De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesata uğramaktan korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, Peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık Topluluğu doğru yola erdirmez." (Tevbe-24) "Size ne oluyor da, Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz." (Nisa-75) Kaldı ki, gerek toplumsal veya kişisel alanda Allah (c.c.) ve Resulü bir şey hakkında hüküm verdiğinde ona kulların itiraz etme hakları yoktur. Birileri buna itiraz edebilir ama; ülkemizde yaşanan toplu ölümler, yangınlar, ormancılarımızın ve askerlerimizin toplu şehadetleri Allah'ın (c.c.) bizlere bir mesajı olsa gerek.